TİCARİ SATIŞLARDA SATICININ MALI ZAMANINDA GÖNDERMEMESİ HALİNDE ALICININ HAKLARI
TİCARİ SATIŞLARDA SİPARİŞLERİN ZAMANINDA TESLİMİ BÜYÜK ÖNEM ARZ EDER
Ticari hayatta dakiklik, en önemli unsurlardan biridir. Pek çok firma, işlenmiş ya da ham haliyle tekrar satmak üzere ürünler satın alır. Bazen de satın alınan ürün tekrar satılmaz fakat üretim sisteminin bir parçası olarak kullanılabilir. Bu gibi süreçlerde, sipariş edilen ürünlerin zamanında teslim edilmemesi, üretimi ve satışı aksatarak alınmış siparişlerin gecikmesine yol açar. Hatta bu gecikmeler kimi zaman zincirleme etkiler yaratabilir; önce kâr kaybına neden olur, ardından alıcı tarafının müşterilerinin tazminat veya cezai şart talepleri gündeme gelebilir. Böyle bir durumda, vadede teslim en az ürünün kalitesi kadar öne çıkar. Dolayısıyla satıcının malı zamanında teslim etmemesi, alıcıyı alternatif çözümler aramaya zorlayabilir.
SÖZLEŞMEYİ FESHETMEDEN ÖNCE TEKRAR DÜŞÜNÜN. DAHA İYİ BİR YOL OLABİLİR!
Siparişlerin gecikmesi durumunda alıcının siparişlere bağlı olarak teslim edeceği kendi siparişleri yoksa, çoğu zaman firmalar beklemeyi, uygun bir ek süre tanımayı tercih ederler. Zira özellikle ülkemizde sözleşmelerin hukuki uyuşmazlığa dönmesinden tüm taraflar haklı olarak çekinir. Fakat bazı durumlar vardır ki, malın zamanında teslim edilmemesi alıcı açısından çok büyük zararlara sebebiyet verebilir. Yahut bazen de verilecek ek süreye rağmen satılanın teslim edilmeme şüphesi alıcı nezdinde ciddi olarak belirir. Böyle zamanlarda, satıcıdan artık ümit kesilmişse, akla gelen ilk çözüm sözleşmeyi feshedip ödenen satış bedelinin iadesini istemek olmaktadır. Ne var ki, sözleşmeyi feshedip ödenen bedelin geri istenmesi her zaman en mantıklı çözüm olmayabilir. Zira sözleşmeden dönme (fesih) durumunda, sözleşmeden doğan talepler ileri sürülemez. Örneğin cezai şart istenemez. Nitekim artık geçerli bir sözleşme yoktur. Ayrıca fesih veya dönme sebebiyle talep edilebilecek istenebilecek zararlar menfi zararlardır. Bu da sözleşme yapma masrafları ile sözleşmenin geçerliliğine duyulan güvenin ortadan kalkması sebebiyle oluşabilecek zararlardır. Pek çok olayda menfi zararların talebinin alıcının menfaatini yeteri kadar korumadığı görülür. Bu durumu öngören kanun koyucu, ticari satışlarda alıcıya alternatif haklar sunmuştur. Alıcı, sözleşmeyi feshetmeden de zararın tazmin edilmesini talep edebilir. Bu zarar, müspet zarar olarak nitelendirilir.
MÜSPET ZARAR NEDİR? BU KAPSAMDA HANGİ ZARARLARIN GİDERİLMESİ İSTENEBİLİR?
Müspet zarar, borcun zamanında ve usulüne uygun şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle doğan zararlardır. Müspet zararın talep edilebilmesi için, alacaklının (alıcının) ifa talebinden vazgeçtiğini karşı tarafa bildirmesi gerekmektedir. Burada kritik olan nokta, yapılan bildirimin sözleşmeyi sona erdirmeyip devam ettirdiğini, bununla birlikte karşı edimin ifa edilmeyen kısmının artık talep edilmediğini ifade etmesidir. Başka bir deyişle, alıcı, gönderdiği ihtarnamede sözleşmeden döndüğünü (yani sözleşmeyi feshettiğini) karşı tarafa bildirirse, müspet zarar talep edemez. Bu durumda, sadece menfi zararlar talep edilebilir. Bu nedenle, ihtarname hazırlanırken kullanılacak ifadelerin dikkatle seçilmesi büyük önem taşır.
Eğer alıcı ifa talebinden vazgeçerek müspet zararlarının tazminini talep etmişse, malvarlığının, sözleşmeye uygun şekilde edimin vadesinde yerine getirilmiş olsaydı ulaşacağı duruma getirilmesi gerekir. Yani, alıcı, ürünü zamanında teslim almış olsaydı, bu malı satarak elde edeceği kârın kendisine ödenmesi gerekecektir. Aynı şekilde, bu gecikme nedeniyle üretim süreci aksadıysa ve bu yüzden üretemediği veya satamadığı mallardan doğan zarar söz konusuysa, bu zararların da tazmini gerekmektedir. Ayrıca, kendi siparişlerini zamanında teslim edemediği için tazminat veya cezai şart ödemek zorunda kaldıysa, bu kayıplar da karşılanmalıdır. Eğer malın zamanında teslim edilmemesi nedeniyle alıcı, başka bir yerden aynı veya benzer özellikte bir ürünü daha yüksek bir fiyata almak zorunda kalmışsa, aradaki fiyat farkı da müspet zarar kapsamında talep edilebilir.
Alıcının ifa talebinden vazgeçerek müspet zararlarının giderilmesini istemesi halinde, sözleşme halen ayaktadır. Bu sebeple sözleşmede belirlenmiş cezai şartlar ve gecikme tazminatları da talep edilebilir. Fakat sözleşme ortadan kalkmışsa, sözleşmedeki bir maddeye dayanarak hak talep etmek mümkün olamayacaktır.
SÖZLEŞME FESHEDİLMEDEN SATIŞ BEDELİ GERİ İSTENEBİLİR Mİ?
Eğer satılanın bedeli peşin ödenmişse, müspet zarar kapsamında bu satış bedelinin de iadesi gerekecektir. Satış bedelini teminen çek, bono gibi kıymetli evraklar verilmişse, Mahkemeden derhal bunların bedelsizliği talep edilebilir ve tedbir istenebilir. Ancak bazı sözleşmelerde, bedelin tamamının ya da bir kısmının malın alıcıya teslim edilmesinden sonra ödeneceği kararlaştırılmış olabilir. Bu gibi durumlarda, satış bedeli iade edilmez ve alıcı sadece ifa edilmeyen yükümlülüklerden doğan diğer zararları talep edebilir.
BORSADA KAYITLI MALLARDA, İKAME ALIM YAPILDIĞINDA FARK BEDEL İSTENEBİLİR!
Şayet satılan borsada belirli cari fiyatı olan mallardansa, gecikme sebebiyle alıcı borsadan yüksek fiyattan mal almak durumunda kalmışsa, doğrudan aradaki farkın talebi de mümkündür.
TİCARİ SATIŞLARDA BELİRLİ VADE MEVCUTSA İHTARA VE EK SÜREYE GEREK YOK!
Ticari satışlarda alıcıya tanınan önemli ayrıcalıklardan biri de; mal belirlenen vadede teslim edilmemişse, satıcının ayrıca bir ihtara veya ek süre (mehil) verilmesine gerek kalmaksızın kendiliğinden temerrüde düşmesidir. Bu durumda alıcı, doğrudan müspet zararlarının tazminini talep edebilir. Ayrıca, alıcı vade tarihinden sonra gönderilen malı, masrafları satıcıya ait olmak üzere geri gönderme hakkına sahiptir. Ancak, bu hakkın kullanılabilmesi için teslim tarihinin kesin olarak belirlenmiş olması ve alıcının vade sonunda satıcıya, edimi daha sonra da kabul edebileceğini bildirmemiş olması gerekir. Eğer böyle bir bildirim yapılmışsa, ek sürenin (mehilin) sona ermesi beklenmeli ve sürenin sonunda ifadan vazgeçildiği satıcıya bildirilmelidir.
TİCARİ HAYATTA HAKLARIN BİLİNMESİ ÖNE GEÇİRİR
Kanun koyucu, ticari satışlarda alıcının haklarını korumak ve ticaretin sürdürülebilirliğini teşvik etmek amacıyla önemli düzenlemeler getirmiştir. Ancak, uygulamada bu kuralların yeterince bilinmediği ve çoğu zaman doğru şekilde uygulanmadığı gözlemlenmektedir. Oysa, haklarının bilincinde olan ve ticari faaliyetlerini bu çerçevede yürüten firmalar, olası risklere karşı daha korunaklı hale gelecek ve rekabet avantajı elde edecektir. Bu nedenle, ticari hayatta yer alan her işletmenin bu yasal hak ve yükümlülükler hakkında bilgi sahibi olması ve gerektiğinde bunları etkin şekilde kullanması büyük önem taşımaktadır.